13 Aralık, 2009

Mülkiyet hırsızlıktır ve dahi haramdır...

Kur'an'ın tedrici bir dili olduğu malumdur. En tipik örneği ise içkinin yasaklandığı ayetlerdir.

Nahl 67: Ve hurma ağaçlarının ve asmaların ürününden hem sarhoş edici içkiler, hem de güzel, temiz rızıklar elde edersiniz: işte bunda da, aklını kullanan kimseler için bir ders vardır!

Bakara: 219: Sana, sarhoşluk veren şeyler ve şans oyunları hakkında sorarlar. De ki: “Onların her ikisinde de hem büyük bir kötülük hem de insanlar için bazı yararlar vardır; ancak yol açtıkları kötülük, sağladıkları yarardan daha büyüktür.”

Nisa 43: Siz ey imana ermiş olanlar! Sarhoş iken namaz kılmaya kalkışmayın, ne dediğinizi bilinceye kadar (bekleyin);.......

Maide 90: Siz ey imana ermiş olanlar! Sarhoşluk veren şeyler, şans oyunları, putperestçe uygulamalar ve gelecek hakkında kehanette bulunmak, Şeytan işi iğrenç kötülüklerden başka bir şey değillerdir: O halde onlardan kaçının ki mutluluğa eresiniz!

Maide 91: Şeytan, sarhoşluk verici şeyler ve şans oyunları ile sadece aranıza düşmanlık ve nefret sokmaya ve sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymaya çalışır. O halde, (artık) vazgeçmeyecek misiniz?

Buna benzer başka örnekler de verilebilir; kadınlara tanınan miras hakkı ki hiç yoktu, kadınların şahitliği ki şahitlik yapamazlardı ve köleliğin kaldırılmasına yönelik olarak hemen her konuda köle azad etmeyi tavsiye ve birçok yanlışın bedeli olarak öncelikle köle azadını emretme gibi... Allah içki gibi daha kişisel şeyleri tedricen yasakladığı gibi, toplumsal değişime yol açacak birçok şeyi de başlatacak ilk adımları atmayı emretmiştir. Ki insanoğlu, kendi gelişimiyle birlikte ve Kur'an'ın mantığı muvacehesinde bu değişimleri mükemmele doğru götürsün. Yani köleliğin (klasik anlamıyla esir/alınıp satılan köle değil, aynı zamanda Allah'tan başkasına kul olmamak anlamında da) kalktığı bir toplum , kadınların ve erkeklerin tüm haklara ve özgürlüklere beraberce sahip olduğu bir toplum...

Şimdi bir soru; Kur'an'da bu kadar çok ve bu kadar şiddetli olarak eleştirilen "mal biriktirme, servet yığma, malına güvenme/tapma, yetim/öksüz ve muhtacı horlama/yardımcı olmama" ayetleri varken ve sözkonusu ayetler neredeyse cehennem tasvirlerinin hemen hepsinin temelini teşkil ederken ve aksine "mülk allahındır, dünya hayatı bir oyundur" benzeri ayetler de varken MÜLKİYET'in temel/değiştirilemez/doğuştan bir HAK olduğu nasıl iddia edilebilir? Daha doğrusu, bu iddiayı nasıl Kur'an'a dayandırabilir bir insan...

Niçin bu ayetler, daha doğrusu Kur'an'ın mal ve mülke yaklaşımı (Kur'an mantığı) mülkiyetin ortadan kalktığı ve insanların paylaştıkları bir topluma giden yolu işaret etmesin? Bu sürece doğru gitmemizi de Kur'an'ın tedrici olarak önerdiğini iddia edemez miyiz?

Kur'an'ın bütününde bu kadar ağır eleştirilen başka birşey var mı? Eğer küfr, şirk, zulm ve fitne denirse, dikkatlice bakıldığında bu kelimelerin geçtiği ayetlerin ya bizatihi içinde ya da afakında/enfusunda, mal/mülk/müstekbirlik bağlantıları görülebilir. Yani şirk/zulm ve müstekbirliğin yerildiği her yerde muhakkak (mal, mülk ve hukukta) adaletsizlik suçlaması da yer alır.

devam edeceğiz inşallah...